Video: 12/30 – Çiftlere Film Önerileri

Instagram | Tiktok | Youtube hesaplarımızdan 18.08.2023 tarihi itibariyle 30 gün boyunca arka arkaya paylaşımını yapacağım video serisinin on ikincisi olan “Çiftlere Film Önerileri”nin detayları ile sizi baş başa bırakıyorum.

*İlgili reels videosunu buradan izleyebilirsiniz: 12/30: Çiftlere Film Önerileri (Instagram Reels)

Yer yer minik spoilerlar içerir ama minik… Filmle ilgili kendimce çıkarım ve ilişkilere dair yorumlarımla buyursunlar;

BEFORE SUNRISE | 1994 | GÜN DOĞMADAN – IMDB PUANI: 8.1

BEFORE SUNSET | 2004 | GÜN BATMADAN – IMDB PUANI: 8.1

BEFORE MIDNIGHT | 2013 | GECEYARISINDAN ÖNCE – IMDB PUANI: 7.9

Benim için oldukça değerli ve anlamlı bir film serisi ile önerilere devam ediyorum. Filmlerle gerçekten bağ kuran insanlardansanız ve bu seriyi henüz izlemediyseniz oldukça şanslısınız. Hayatınıza iz bırakacak bir film serisi izlemek üzeresiniz. Tekrarı aynı hislerle yaşanamayacak kadar değerli birkaç saatin içinde olacaksınız. Bu nedenle çift olarak seriyi ilk kez izliyorsanız kendinize mutlaka şunu sorun: Bu filmi gerçekten doğru kişiyle birlikte mi izliyorum? 🙃

Hemen burada öncelikle internette dolaşırken denk geldiğim seriyle alakalı farklı bir blog yazısına atıfta bulunmak istiyorum: 18 Yıllık Bir Hikaye: Before Trilojisi mükemmel bir yazı olmuş. Okumanızı tavsiye ederim.

Bu enfes seri 1995 – 2013 yılları arasında Richard Linklater tarafından hayata geçirildi. Seride, 9 yıl arayla (bu arada gerçekten 9 yıl arayla…) Jesse (Ethan Hawke) ve Celine (Julie Delpy) karakterlerinin ilişkilerinin ilerlemesine tanık oluyoruz. Her filmde aradan geçen yıllarla birlikte karakterlerin hayata bakış açılarının nasıl değiştiğini, hayatın onları nerelere nasıl sürüklediğini ve aralarındaki bağın ne kadar güçlü olduğunu görüyoruz. ✨

1.filmden tatlı bir şiir ile ufaktan başlayalım mı?

Gündüz yanılsamaları, limuzun kirpikler
O güzel yüzünle akıt bir gözyaşı damlası kadehime
Bak şu koca gözlere
Benim için gör ne demek olduğunu
Tatlı kekler ve milkşeykler
Ben bir yanılsama meleğiyim
Ben bir hayal geçidiyim
Bilmeni istiyorum ne düşündüğümü
Tahmin etmeni istemiyorum artık
Bilmiyorsun nereden geldiğimi
Bilmiyoruz nereye gideceğimizi
Hayatın misafiri nehrin kolları gibi
Nehir, aşağı akan akıntıya kapılmış
Seni taşıyorum
Sen beni taşıyacaksın
Böyle olabilir ancak
Tanımadın mı beni?
Tanımadın mı beni hâla?

Seri, aslında gerçek bir hikayeye dayanıyor: “Yönetmen Richard Linklater, 1989 yılında Philidelphia’da Amy isimli bir kadınla tanışıyor. Amy ile birlikte tüm günü birlikte geçiriyorlar ve yıllar sonra tekrar buluşmak için anlaşıyorlar ancak yönetmenimiz Amy’e bir türlü ulaşamıyor. Bunun üzerine serinin ilk filmi Before Sunrise ortaya çıkıyor. Richard, bu filmi çekerek Amy’e ulaşmayı hayal ediyor ve yarım kalan hikayelerinin devam edeceğini düşünüyor. Filmin vizyona girmesiyle birlikte her ne kadar öyle olmasını istesekte Amy, Richard’a ulaşmamıştır. Yıllar sonra AMY’nin bir arkadaşından gelecek olan haberle Richard gerçeklerle başbaşa kalır. Amy, 1994 yılında filmin çekimlerinden kısa bir süre önce trafik kazasında hayatını kaybetmiştir.” 🥺 Yukarıdaki fotoğrafta Amy’yi görebilirsiniz. Amy hakkında görsel ararken aşağıdaki Youtube kanalı (JeffRowan10s) içeriğine ulaştım. Amy’i daha yakından tanımak isterseniz:

   
Seriyi ilk izlememin üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen defalarca sıkılmadan izliyorum. Hayatımın akıp gitmesiyle birlikte yaşadığım her yeni tecrübe eşliğinde seriyi yeniden izlediğimde yakaladığım farklı bakış açıları ve eskiden anlam veremediğim diyaloglarıyla beni adeta büyülüyor. Seriyi izlerken çiftimizin birbirine ufak bir bakışı, birbirlerine söyledikleri cümleler, filmin çekildiği atmosfer ve yer yer diğer insanlarla diyaloglarında 20 yaşımda izlerken aldığım hissiyat ile 29 yaşımda izlerken aldığım hissiyat gerçekten bambaşka bir tatta. Belki de bu durum birçok film için geçerli olabilir ama romantik ilişki üzerine kurulu bir film serisinde yaşınız ve yaşadıklarınızla birlikte yeni anlamlar yakalayabilmek muazzam. İşte Before serisini farklı kılan şey bence tam olarak bu his. Mesela 3.filmi yani Before Midnight’ı bir ilişkim varken izlediğimde hislerim bambaşkayken o ilişkim bittikten sonra izlediğimde gördüklerim bambaşkaydı. Aslına bakarsak her şey her zaman ordaydı. Film, hiçbir zaman değişmedi ama benim yıllanmam gerekiyordu.

Soldan sağa: yönetmen Richard Linklater, Celine  – Julie Delpy ve Jesse – Ethan Hawke

9 yıl arayla çekilen ve dünyanın dört bir tarafında belki de yüzbinlerce insanı etkileyen bu film serisinin evrensel diline bir 4.film eklenir mi? ya da eklenmeli mi bilinmez ama sevgili Tuna Kiremitçi‘nin yıllar önce instagram’da paylaştığı bir postta (postu kaldırmış ama bir yerlerde ekran görüntüsünü tuttuğuma eminim bir gün denk gelirse aşağıya yerleştirmiş olurum.) 4.filmle ilgili fikri hâla aklımın bir köşesinde… Keşke gerçek olsa dedirten bu fikir: 3.filmde gördüğümüz Jesse’nin oğlu Hank’in büyüdüğü bir zaman diliminde evlenme sürecine geçiyor olması ve bu evlilik sürecinin İstanbul’da yaşanması üzerineydi. Gerçekten şahane bir fikir düşünsenize Celine ve Jesse İstanbul’un tarihi sokaklarında yürüyerek ilişki ve hayat üzerine konuşuyorlar… Son filmin üzerinden 9 yıldan fazla geçti. Belki bir film gelecekti. Son yıllardaki pandemi vs. olaylarından dolayı gelemedi belki de Richard Linklater ve ekibin kalanı tadında bırakmaya karar verdi…

Jesse karakterini oynayan Ethan Hawke, filmleri şöyle tanımlıyor: “Before Sunrise, “ne olabilirdi”; Before Sunset “ne olmalı veya olmalıydı”; Before Midnight ise “gerçekten ne” temalarını ele alıyor.”

Gerçekten aşkı bulmak ve yaşamak veya bulduğunu sandığında yanıldığını fark etmek… İlişkileri neden bu kadar zorlaştırıyoruz ki? Neden ilk filmdeki Celine ve Jesse gibi kalamıyoruz? Hayattaki en saf detay değil mi? Sevgi ve Aşk… Daha fazlasının bir önemi var mı? Kimilerine göre bu sorunun cevabı kocaman bir evetken; ben, sevgi ve aşkın savunulması gerektiği uçlardayım. Sonuçta öldüğümüzde gerisinin pek bir önemi kalmıyor. O ölüm anına kadar yaşananlar ve yaşatılanlar bizimle birlikte yolculuk ediyor. 3 film arasında yolculuğumuzu tamamlarken bu sorular hep benimle oluyor. Finalde ise şu cevaplarla baş başa kalmak benim için kaçınılmaz:

*Doğru insanı bulmak bir yanılgı, çiftler birbirleri için doğru insana dönüşmeli.

*Hayat ile verilen mücadelenin ilişkilerin bir parçası olduğu unutulmamalı.

*İki tarafta birbirlerinin yaşanmışlıklarını ve birlikte yaşayacakları geleceği baştan kabul edebilecek cesarette olmalı.

*Çiftler birbirini eşit olarak sevmeli ve her haliyle kabul edecekse bir yola girmeli. İlişkide dengeyi esas tutabilmeli.

*Seri içerisinde de gördüğümüz gibi zamanla ilişkinin realisti bir romantiğe, romantik olanı ise realiste dönüşebilir.

*Doğru zamanda çözülmeyen problemler, ilişkinin geleceğinde güven sorunlarına ve haliyle mutsuzluğa yol açabilir.

*En önemlisi de sanırım ilişkilerde tanrıyı oynamamak gerekliliği. Hiçbir zaman bireysel veya çevresel bir kurtarıcı olmayacağını bilmek rahatlatıcı bir faktör. Hayata ve sorunlara karşı partnerler birbirinin yanında her ne olursa olsun durabilmeli. Bu, uzun vadede daha güçlü ve sağlam bir süreci beraberinde getirecektir.

Tabi günümüz şartlarında bunları yapmak gitgide zorlaşıyor. Kıskançlıklar, ego ve çıkar çatışmaları, güvensizlikler asıl büyük resmi görmemizi engelliyor. Before Sunrise’ın geçtiği 1995 yılında değiliz. Artık ilişkiler filmlerdeki kadar saf bir sevgi için yaşanmıyor. Before serisindeki gibi bir ilişki yaşamak isteyenler ise yalnız kalmayı baştan kabul etmek zorunda çünkü artık ilişkiler geçici bir büyünün etkisinden biraz daha fazlası değil. Teknolojinin ve sosyal medyanın getirdikleri ile birlikte de ilişkiler artık geri dönülmez bir çıkmazda ama olsun aşk, her zaman uğruna savaşılacak bir büyü olmalı…

“Eğer dünyada büyülü bir şey varsa, o birini gerçekten anlamaya çalışmak, biriyle bir şeyi paylaşmaya çalışmak olmalı. Bunun neredeyse imkansız olduğunu biliyorum. Ama ne önemi var. Cevap sadece denemek olmalı.”

 

Bu blog yazısını kaleme almak, reels videosunu hazırlamak vs. zorlu ama bir o kadarda keyifli & huzurlu bir 24 saati buldu. Mr.Wofy olarak yazdığım ilk uzun blog içeriği olmasının keyfiyle yazıyı sonlandırırken. Bu blog yazısının yıllar sonraki kendime bir not olarak buralarda durması beni huzurlu kılacak gibi hissediyorum. Hayal etmekten vazgeçtiğim anlarda belki bir göz atmak isterim. Belki de hayat koşuşturmacasında bir gün unutup giderim bu yazıyı hangi heyecan ile tamamladığımı veya hangi hislerle yazdığımı…

Hâla bir yerlerde çıkarsız, korkusuz, saygı ve saf sevgiyle ilişkisini yürütebilenlere / yürütmeye çalışanlara ithafen… Serinin tatlı tınısı ile sizi başbaşa bırakarak yazıyı sonlandırıyorum.

Before…

 

Mr.Wofy keyifle ve saygıyla sundu efenim! – VİDEO: 12/30 | 29.08.2023 

YORUMLAR

0 Comments

0 Yorum

Bir İçerik Gönder

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir